Translate

27 Şubat 2013 Çarşamba

1645.bölüm..


said-- ne fabrikası.. satılıyor..
necati-- xxxx kumaş fabrikası,beyefendi..

mahmut-- ve eğer necati bey kabul ederse.. satıldı diyebiliriz said..
irem-- necati bey.. iki taraf içinde,hayırlı olsun diyeyim mi..

bekir-- bizde isteriz ama.. mahmut bey de ,seni hiç aratmıyormuş meğerse..
irem-- öylemiymiş.. öğlen ben,akşam mahmut bey.. memnuniyetiniz için yarışıyoruz, desenize.. ne mutlu size..

bekir-- tuna sana,sabrına hayranım.. irem iğneliyor devamlı..

tuna-- (gülerek ) ireme katlandığımı düşünüyorsanız.. onunla aynı fikirdeyim,bekir bey...
öğlen hep beraberdik,karın müthiş satıcı diyordunuz ya..

bekir-- doğruu.. zaten alıcı olduğunda, sorun oluyor..

tuğrul-- bekir bey..irem haklıysa, lafın altında hiç kalmaz ..mesela; kahya iremi babasına şikayet etmiş,başına geleceği daha bilmiyor..
ama sizin durumunuz daha vahim gibi.. çünkü tunayı karşınıza alıyorsunuz.. böyle mülayim göründüğüne bakıp, etkisiz sanmayın sakın..

irem-- yani yanlış yoldasınız bekir bey..
bekir--dedim ya, çay beni çarptı..yolumu şaşırdım..

tuğrul--tuna--irem--necati--said--rekin--mahmut-- hah hah hah..


ela içenlere çay ikram etti.. derya da kahveleri getirdi..  abimde sigara verdi hepimize..

rekin-- (ingilizce ) mahmut bey.. paraya ihtiyacınız varsa,söyleyin lütfen.. teklifim,karşılıksız ve dostça..
said-- aynen,bende şimdi söyleyecektim..

mahmut-- (o da ingilizce devam etti ) çok teşekkür ederim.. paraya ihtiyacım yok..  ama dostluğunuza her zaman var..
ben verebileceğim son rakamı söyledim..  adamla neredeyse anlaştık , satmaya niyetli  ama abisi az buldu teklifi..
philiple konuşmuşsunuz.. ve uzaklaştırma öneriniz yerindeymiş ,lakin başarılı olamadık..  yarın yardım isteyebilirim..
said-- hepimiz mesajı aldık..

irem-- mr.blaunt kendini hala net ifade edemiyor..o yüzden ingilizce konuşmasını yanlış anlamayın lütfen..  özet olarak, mahmut beye bir ihtiyacınız var mı dediler..

necati-- aydınlattığınız için,sağolun..( filcanı sehpaya bıraktı ) elinize sağlık..
ela--afiyet olsun..

tuğrul-- tuna atla gezerken baktım.. hüseyinlerin evlerinin arkası uygun..
tuna-- tamam da.. ne kadar arkası.. yani,kaç metrekare yere oturacağını söyle..

tuğrul-- ev yüz metrekare.. biraz da ara bırakırız..
tuna-- hımm.. olmadı..  arkasına yapma..  toprağın altında, benzin.. mazot tankları var..

necati-- bizim araçlara hasat zamanı, tanker geliyor.. niye toprağın altına gömdürdünüz tuna bey..
çok tehlikeli..

tuna-- biliyorum necati bey.. o zaman Osmaniye yolunda iki benzinliğim vardı..
günün şartlarına göre iş makinalarının kesinlikle giremeyeceği bir yere koymak zorunda kaldık.. tanker olarak gömüldü.. sızıntı yok.. oradan dolduruyorduk araçlara..  artık bize de tanker geliyor, yakıt ikmali için..

necati-- keşke sattığınızdan haberim olsaydı..