Translate

18 Aralık 2012 Salı

1524.bölüm..


dolmayı ocağa koyup.. bulaşıklarımı yıkadım.. ziya içki ,sigara ve meyve
almış.. çeşit çeşit.. zuhalle,gönül çıkarıyor..
 menekşe,tuğrul abimin yaptığı  salatayı tatlandırdı.. tabaklara alıyor..
ben tunaya yada abime yardım edeceğim..
ziya ,meyveleri yıkayacak.. ela da,fritözde kızartma yapıyor..

irem-- ziyaa,ben senden birşey isteyebilir miyim..
ziya-- iste..
irem-- elinden bir kahve içsek ,birde şarkı dinlesek diyorum.. olur mu..
ziya-- olur,yapayım hadi..

yasin-- kahvede mi yaparmış.. bak sen şu işe..
ziya-- mecburiyetten, ilk okulda öğrendim yasin.. güzel yaparım da..
o kadar çok istenmiş ki.. içmesinden de,yapmasından da pek hoşlanmam..
bıkmışım..

yasin-- ben severim,bırak ben yapayım öyleyse.. gece için,jest olarak gör..
ziya-- delimisin,oğlum.. jeste ne gerek var,o başka bir konuydu.. yer değiştirmiş olsak,
sen yapmaz mıydın..
yasin-- yapardım da.. ne bileyim,yer yabancı.. ben sarhoşum..
nereye ,nasıl gideceğimi şaşırdım.. birden.. uyanıp,götürürüm demen ilaç gibi geldi..

ziya-- takma kafanaa..
cezveler,filcanlar hazırlandı.. yasin yapıyor,ziya meyve yıkıyor..

ziya--
ziya--





hep beraber eşlik ettik.. çok güzeldi.. teşekkür ederken.. hepimize birer kiraz yedirdi..
ziya-- kahveler olmak üzere,sizler de yoruldunuz.. elinizi yıkayıp..  mola verin beş dakika..  balkonda içelim, şarkılar eşliğinde..

eren-- tamam.. tuna sen de bırak .. hanımlar,hadi hadi..

 çocuklarla,yaşlılar yok.. menekşeyle,figen mutfakta.. biz sigara içenler balkona çıktık.. oturduk sandalyelere.. kahveler içildi.. yasine teşekkür ettik.. 

ziya-- hep beraber hadi.. 


farkında olmadan ,öylesine çoşkuyla gür sesle söylemişiz ki..  
yoldan geçenler de durmuş,bizi seyrediyorlar.. bitirince alkışladılar hatta.. 

ziya-- (başıyla selam verip) sağolun,efendim.. teşekkür ederiz.. 
eren-- çok güzeldi,ziya..üniversite yıllarına gittik sayende.. 
ziya-- arada bir gerekiyor böyle.. rica ederim.. 

orhan-- harunun kulağı çınlasın,görse şarkıcı ol derdi yine.. 
irem--  nasılmış,görüşüyor musunuz.. 
ziya-- iyi,Ankarada görüştük.. televizyon spikeri olmuş,artık buradayım dedi.. 
evlenecekmiş,hazırlık yapıyordu ailesi.. 

menekşe-- ailesi mi? zorla mı evlendiriyorlarmış.. yoksa.. 

ziya-- babası ve harun melek gibidir..
saygısından da.. annesine ve ablasına kesinlikle karşı gelmez.. 
onlarda,iyidir de..  haruna müdahale etmekten çekinmiyorlar.. kendi dedikleri olacak diye,
ceydadan vazgeçirdiler.. halbuki,ilk defa aşık olduğunu.. evleneceği kızı bulduğunu söylüyordu.. 
annenleri tanıyorsun,haber verme.. onlar asla razı olmazlar.. dediğim halde.. söylemiş..  
malesef dediğim gibi de, oldu.. 
annesi ;sevgi önemsiz,nüfuzun olacak .. bir bürokratın damadı olunca tüm kapılar açılacak sana demiş.. ilk meyvesini de yiyor ama aptallık etti.. 

eren-- tercih meselesi tabi.. kendisini harcarken.. iyi ki,ceydanın başını yakmamış.. 

irem-- evet.. ceyda da,adeta ailesinden ve kendisinden  kaçmasına.. görmek isteyipte,farklı tavrına mana veremiyorum demişti..  kusura bakma da,onun daha kişiliği gelişmemiş demek ki.. 

zuhal-- kusura bakacak bir durum yok.. bize ceydayı sorunca.. aynı şeyi,hatta daha ağırını ziya yüzüne .. söyledi..  hayat onun, karışılmıyor.. üzülsek de,seçimlerin sonucunu yaşayacak.. 

tuna-- şu çilekli önlükten,bir an önce kurtulmak istediğimden.. ben mutfağa giriyorum.. 
irem-- aa,çok yakıştı tuna.. ben sevdim.. 
tuna-- eminim.. 

hep birlikte kalktık.. mutfakta işlerimizin başına döndük.. 

irem-- eren abi,sana mı..tunaya mı yardım edeyim.. 
eren--  tuna daha yoğuruyor,bana yardım et.. .. bak elime, böyle yapacaksın.. 
tuna--hah hah hah..