Translate

9 Ekim 2012 Salı

1418.bölüm..


oo ,bahçemizin sınırlarına .. boyumuzdan yüksek   duvar örülmüş.. dikenli teller var üstünde.
 geniş demir kapımız da sürgülüymüş.. tuna inip ,açtı..  iki araç sığacak genişlikte..
üstü kapatılmış parka girdi.. tuğrul abi de yanımıza park etti.. indik arabalardan..

ela-- (etrafına bakarak ) manzara gerçekten harikaymış irem.. bayıldım..
irem-- sağol..
tuna-- (demir kapıyı kapatıp,yanımıza geldi .. elinde de açılmamış bir kozalak var..
menekşeye verdi..) içeri de yada dışarı da oturabiliriz..
 abi ufuğu bırak,gezsin.. tehlikeli bir yer yok..

irem-- evet,becerikli kocacığım önlem almış.. duvar,kapı yoktu.. yeni görüyorum bende..
orhan-- o ,dışarıdaki ağaçlara çıkma diye ,senin için almıştır önlemi..
tuna-- irem-- hah hah hah..


*******

bahçede geziyorlar.. soğuk, oturmayalım dediler..
ben eve girip çay suyunu koydum... o kaynayıncaya kadar.. salondaydım.. pencereleri açıp havalandırdım..

canım kocacığım ,bülentler kaldığında konuştuklarımızı yaptırmış..
 salonumuz biraz küçülmüş ama  ahşap duvarlı bir odamız olmuş..alt katta..
tabi yatak falan yok da,banyosu içinde..

pencereleri kapatırken.. menekşeyle orhan abinin..köşedeki ağaçtan  incirleri topladıklarını gördüm..
irem-- tuna eldiven ve tepsi vereyim.. senden de,kahve istiyorum..
tuna-- tamam..

içeri gelince.. kocacığıma önce özel  teşekkürümü ettim, sonra tepsiyle eldiveni verdim tunaya.. o çıktı..

 cezveyi ocağa koyup.. tezgahı sildim.. tepsimi,fincanlarımı hazırladım..
çayı demledikten sonra.. cam kavanozdaki lokumu tabağa alıp tepsiye yerleştirdim..
tepsi örtüsü de çeyizimden.. damlatmadan doldurdum kahveyi..
kapıdan seslendim..
irem-- kahve hazır,geliyor musunuz.. getireyim mi..
ela-- geliyoruzz..

 içeriye gelip,gezdiler ve güle güle oturun diyerek yer minderlerine kuruldular..

sigaralar yakıldığında tuna da geldi.. incir,kavun ve karpuzu mutfağa bırakıp.. yanıma oturdu..


tuğrul-- az eşya politikası mı uyguluyorsunuz yine..
tuna-- evet..  ben zevkine göre  al dedim de ,irem istemedi..
menekşe-- en güzeli.. yayla evinde mobilyaya ne gerek var ki..
irem-- bence de..
tuğrul-- tamam da.. odada yatak bile yok. nasıl rahat ediyorsunuz anlamadım ki..

irem-- (gülümsedim ) tunam sen anlat  da,ben ufuğa bakayım..
tuna--(gülerek )  bak da,seni herhangi bir ağaçta görürsem çok kötü olur..
irem-- hah hah hah..

bir poşet aldım mutfaktan ve dışarıya çıkıp,ufuğa seslendim.. seradaymış.. gittim yanına..  ekili biberlere bakıyor..çocuk hiç görmemiş ,toplamamış ki.. nereden bilsin..


ufuk-- irem biberden koparabilir miyim..
irem-- tabi ki..  bak bu sıradakiler..tatlı biber.. (nasıl koparacağını gösterip ,minik sepeti verdim ) kopar ve buna koy..
bu sıradakiler de dolmalık biber.. çok küçüklerini toplama.. böcek olabilir.. bastığın ve elini uzattığın yere dikkat et..
patlıcanların tarafına gitme.. şort var ya.. yaprakları bacaklarına değerse,kaşınırsın.. anlaştık mı..

ufuk-- anlaştık.

******

çam ağacının alt dallarından birkaç kozalak kopardım.. mis gibi kokuyor.. birazda yere düşenlerden alıp,poşete koydum..  kadıncağız evine götürsün bari.. kapının kenarına koyup içeri girdim..

tuğrul-- ufuk ne yapıyor..
irem-- biber topluyordu..

tuna-- çok hoşuna gitmiş ,balkonda saksıya eksek olur mu amca dedi..
bende elbette olur ama sen nasılsa çiftliğe çok geliyorsun..oradan toplarsın dedim..
attan sonra,birde balkonu seraya çevirmesine neden olmak istemedim ela..

ela--(gülerek )  çok sağol tuna.. atın yarış atı olduğunu öğrendi..
şimdi yarıştırmak ve jokeylik için gerekenleri soruşturuyoruz..

tuna-- irem-- hah hah hah..

ufuk-- (kapıyı açıp ) amcaa telefon çalıyorr..
tuna-- geldimm..


Hiç yorum yok: