Translate

18 Eylül 2012 Salı

1354.bölüm..


çayla kekleri ikram ettim.. yedik.. çay içiyoruz..

eren-- gönüll,bizim bir kızımız vardı.. epeydir görmüyorum.. sen baktın mı..
tuğrul-- ufuk nerede..

tuna-- ben baktım..ufukta yanında.. keyiflerine diyecek yok..irem içeriye düzeneği kurmuş..
 kapıdan baktığımda ,müge mest olmuştu.. büyüyünce hediye edilecek cinsten.. iki pozunu çektim..

gönül-- hiç gelmediğine göre öyle olmalı.. bakabilir miyim..oyuncak olmadan.. nasıl oyalandığını merak ettim..
eren-- irem bulmuştur birşey..
irem-- tabi , koridorun sonunda ki odadalar..

bende bakacağım diyen gitti.. tunayla kaldık..

tuna-- (tabakları koydu üst üste ..eline aldı )meyveleri getireyim mi..
irem-- ne yapıyorsun,bırak..ben alırım.. daha çay içiyoruz..
tuna-- (fısıltıyla) evdeyken hizmette sınır yok ,güvercinim..

irem-- hah hah hah..


**********

müge için.. yere minderleri koyup..kenarlarını da yastıklarla desteklemiştim..
o oda boştu zaten.. çamaşır askılığını ve ütü masasını da kaldırınca.. tehlikeli birşey kalmadı..
 tavan vantilatörünü çalıştırıp,resim albümümüzü ve gitarı koydum önünde..

"mügeciğim.. resimlere çıkarmadan bak..
gitarın da..  tellerine dokunursan ses çıkar..
tuna amcan aldı.. eğer güzel oynarsan ve zarar vermezsen.. sana da alacakmış.. anlaşık mı yavrum"demiştim..
o da ,gülerek başını sallamıştı..

gitara sarılıp,uyumuş yavrucak.. kollarını güçlükle açmış gönül..
ufukta albüme bakıyormuş..
tebrik ederiz diyen geldi salona..
rica ederim diyip... mutfağa çay bardaklarını götürdüm..

 diğer meyveleri  yıkadığımda.. ela geldi..

ela-- (kısık sesle ) irem hala yemekler hazırlatmış.. dönüşte oraya hep birlikte gideriz diye.. biz gelemezdik zaten,Mersinegideceğiz dedi tuğrul.. yani sizi bekliyor.. gönüller de eşyalarını alacaklar..
sende tunayı yolcu edeceksin,eşya hazırlaman gerekiyordur..
irem-- ee..

ela-- biz gidelim.. menekşeler de,Mersine geliyorlar.. gönüller de ziyayla gidecek..sende işine bak..
bırak meyveyi şimdi..

irem--  (kocaman meyve tabağını eline verdim ) olmaz.. sen götür,ben karpuzu getireyim.. yemeden göndermem..

ela-- yapmasana böyle.. gömlekleri ütüsüz,kızım..

irem-- abimle,tunanın bedenleri aynı..ben sana takım da veririm,ütülü gömlekte ..
 ne dert ediyorsun.. biraz rahatla, hiç birinizle arzu ettiğim gibi ,ilgilenemiyorum zaten.. fırsat varken,oturalım.. hazırlamış madem..yemeğimizi de yer.. hep beraber çıkarız..tamam mı.. hadi gülsün yüzün..

gönül  geldi o sırada..
gönül-- iremm.. bu ne ..
irem-- şeftali,üzüm.. erik.. kiraz..
(dolaptan karpuzun bulunduğu borcam tepsiyi çıkardım,eline verdim )bu da karpuz.. hadi hayatım götürün de.. ben de tabakları getireyim..

gönül-- canım ne gerek vardı..
ela-- gel gönül.. ütü meselesi halloldu, yiyelim bari..

onlar çıktı,tabak,bıçak çatalı götürdüm bende.. ikram ettik..

saat sekiz.. sohbet ediliyor,menekşenin  tayini de ana konu..

irem-- ziya sesin çıkmıyor..
ziya-- yorgunum,irem.. oturunca rehavet çöktü..
irem-- meyve ye,açılırsın..
ziya-- yiyebilsem keşke..

zuhal-- (çatalındaki karpuz parçasını verdi ağzına ) nazlı,biz gidelim hadi..
eren-- halama yemeğe gideceğiz zuhal.. sizin gelmediğini duyarsa üzülür..

zuhal-- o halde,burada olduğumuzu söylemeyin..eren abi..
annem mecburi gitti,o yüzden benim yarın için hazırlık yapmam lazım.. çeyiz ütüsü yapılacak. çookk işim var..

ela-- ergün  gitti,ali de yokmuş.. seni nasıl yanlız bıraktılar ki...
tuğrul-- niye yanlız olsun.. ziya var ya..
irem-- işini yap,saat on iki gibi seni alırım..bende kalırsın..

zuhal-- kalamam hayatım..
ziya var da.. ali,gelecek.. ela.. sen bizde kal,irem..
irem-- sağol ama çok işim var benimde.. birikti,köşkte çalışacağım..


telefon çalınca..

Hiç yorum yok: