Translate

6 Mart 2012 Salı

801.bölüm..


neyse mutfak.. tek kelimeyle ,muhteşem .. hizmetliler eğiliyor ,marufun önünde.. 
zübeyde, kocaman masanın üstüne istediklerini ..çıkarttırmış.. yerleştiriyor.. sepetlere.. 
 
zü--- aa hoşgeldiniz.. 
ma--- hoşbulduk.. irem meze yapacakmış da.. malzemelere bakmak istedi.. 
zü--- tabi..  söyle,irem.. 
ir--- tuna çiğköfte yapar mısın.. 
tu--- yaparım.. 
 
ma--- ne içersin, tuna.. gel seçelim.. 
 
dördümüz..  on dakikada talan ettik ,mutfağı... şeyhlerini mutfakta görmeye alışık olmadıklarından.. 
hizmetliler kıkırdıyorlar.. 
zübeyde çıkın dedi..sonunda... 
 
malzemeler hazır olunca.. 
zü--- hangi arabaya götürsünler.. maruf.. 
ma---  benim arabaya koysunlar.. şöförsüz gidelim... 
zü-- tamam.. 
 
*********
 
çıktık bahçeye.. filme ara verilmiş.. çocuklar patlamış mısır,dondurma  yiyorlar.. gezinerek... 
 
ir---  hiii, bana müsade.. edin.. hepsini öpmek için.. zaman  yetse bari... 
ma-- tu-- zü-- hah hah hah..
 
o  yarım saatin içinde.. çocuklarla geçirdiğim zamanı da hiç unutamam.. 
 
ne kadar saf, duru ve doğallar.. dondurmalı dudaklarıyla, sarılıp sarılıp öpüyorlar.. mısır yediriyor kimisi.. 
bende, şapur şupur.. öptüm hepsini..  bana teşekkür ediyor ,aklı yetenler.. 
 
topuzum açılıp..savaştan çıkmış gibi ,görünsem de.. umurumda mı... 
eteğim var diye.. oynayalım önerisini geri çevirebilir miyim.. 
 
maruf, zübeyde tuna ve film ekibi de .. kenarda bekliyorlar. 
 
kocaman bahçede ,el ele tutuşup.. geniş bir daire yaptık...  
ir---- sizde gelinnn... 
 
o çocukların sevincini görmenizi isterdim.. babaları/amcaları ..onlarla oynuyor düşünsenize.. 
tuna ,maruf ve zübeyde.. eşleri.. aralarına girip, çocukların ellerini tuttular... 
 
dört adım sağa... dört adım sola.. dur ,ellerini  yukarıda ..üç kere birbirine vur... sonra tekrar.. 
hızı artırarak yaptırdım..  büyükler, küçüklerden daha çok güldüler... 
 
tuna Türkçe seslendi.. " iremm.. hadi vedalaş.. ekibin zamanı doluyor.. " 
 
çocukları topladım çevreme.. "gitmemiz gerektiğini.. filmi seyretmelerini.. 
yeniden,geldiğimde mutlaka uğrayacağımı.. 
onları çok sevdiğimi "söyledim.. 
saçlarını, yüzlerini okşadım... yerlerine oturduklarında da, el salladım hepsine... 
 
film başladığında.. 
bizde kameriyeye doğru yürüyorduk.. 
 
ir--- ben elimi yüzümü yıkayabilir miyim... dondurma oldum da... 
ma--tu-- zü-- hah hah hah... 
 
odalardan birinde, temizlenip.. saçlarımı topladım yeniden.. 
dışarı çıktığımda.. beni bekliyorlardı... araba hazırmış.. biz arkaya oturduk tunayla.. maruf kullanıyor.. 
çocuklar filme dalmışlardı.. gittiğimizi görmediler bile... 
 
tunaya bakıp.. " sağol canım.. beni de, çocukları da.. çookk sevindirdin.. allah da seni sevindirsin" 
elimi tutup.. gülümseyerek " amin,benim sevinmem ..sana bağlı biliyorsun.. 
yüzünün içtenlikle gülmesi ,bana yetiyor " 
 
******
 
saraydan uzaklaşıp, dubainin geniş caddelerinde ilerliyoruz.. hava karardı... 
maruf da ,hızlı kullanıyor.. zübeyde ile konuşuyorlardı.. 
 
aynadan bize bakarak... almanca konuşunca.. 
tuna da cevap verdi... 
 
ir--- gizli konuşacak ,bir konunuz mu var..almancayı tekrar çalıştırtmayın bana.. . zamanım yok.. 
ma--- .............
 
tuna bana bakıp.. Türkçe olarak...
 
tu--- maruf ,irem iyi mi.. dedi..   bende evet , dedim.. 
ir---  arada bir ,delirtiyor beni deseydin... . ..
tu--- (gülerek)  artık ,öyle bir seçeneğin olmadığı için.. demedim.. o konuyu ,kapamıştık dimi.. 
ir--- hımm.. 
 
********** 
 
on beş dakikada ulaştık..sayfiye evlerine..
 tam denizin kıyısında.. iki katlı ,küçük bahçesi var.. korumalar bekliyordu.. kapıda..
adama saraydan sonra minik gelmesi doğal,tabi  ama hiçde öyle değil.. 
 
ihtişamdan uzak.. gayet sade döşenmiş.. yerde kilimler,şömine.. divanlar..yer minderleri.. 
dantel perdeler falan var.. çok sıcak yani.. kaçmak için ideal ..bir yer.. 
 
içeri taşıdılar malzemeleri.. 
tunayla, maruf da.. ceketleri çıkarıp.. bizimle beraber mutfağa girdiler..
 şakalaşarak..önlükleri taktık.. 
zübeyde camları açtı, havalansın diye...  salonun da klimasını çalıştırdı... 
malzemeleri hazırlama.. pişirme.. esnasında.. masayı hazırladık.. ikimiz..
 
tuna çiğ köfte yoğuruyor.. maruf , doğranmış sebzeleri ..kızartıp.. sosunu pişiriyor...
pilavı ve tavuğu fırına tekrar koyduk..soğumasın diye..
ben mezelerle uğraşırken.. zübeyde de.. hem bakıyor bana ,hem salata yapıyor.. 
 
maruf ,iki kadehe içki doldurdu..
tunaya verdi birisini.. 
 
ma--- irem.. meşgulsün diye vermedim ama.. 
ir---  yok maruf.. içmem.. zübeydeye ,arkadaşlık ederim ben.. 
ma--- peki.. keşke yakın olsaydık,ilk defa ..siz girdiniz bu eve.. 
 
tu--- ne yapalım,maruf.. şartlar böyle.. 
 
ir---( mırıldandım.. ) yüz verme şuna.. laf attığı aklıma geliyor.. 
tu--- döveyim istersen.. 
 
ir--- yok da.. bozmak için, elime fırsat geçmesini bekliyorum.. 
tu--- burada,evlerindeyken olmaz..  bana bırak,sen karışma.. (çiğ köfteden,verdi biraz ağzıma )
nasıl.. 
ir--- hımm.. nefis olmuş.. şuna da ver.. ağzının suyu aktı.. 
 
tuna gülerek.. marufa ve zübeydeye de verdi..  onlarda beğendiler.. 
bende yaptıklarımı ,servis tabaklarına aldım... 
 
ellerimi yıkarken... 
ma--- iremm.. içinden birşeyler söylemek ,gelmiyor mu... 
 
kağıt havluya kuruluyorum ellerimi.. 
ir--- ne gibi maruf.. 
tu--- şarkı diyor, herhalde... 
ir--- hııı..  söylerim maruf.. 
tunaya ,köfteleri sıkmada yardım ederken...ona bakarak  söyledim... 
 

 
alkışladılar marufla zübeyde.. tuna da,  gözlerimin içine bakarak.. "sağol" dedi..
ir--- 
 
ebru gündeş -- sen allahın bir lütfusun

yine alkışladılar  ama..tunaya bakarak söylediğim için.. 
ma--- tunaa.. sözlerini çevirsene .. 
tu--- hayırrr... çeviremem yani.. 
 
ma-- zü-- ir-- tu-- hah hah hah.. 
 


Hiç yorum yok: