Translate

8 Şubat 2012 Çarşamba

4. bölüm..


 gözalabildiğine uzanan topraklarımızın arasında ki,tali yoldan.. hızla ilerliyoruz... yolun bir tarafı komple pamuk ekili.. diğer tarafsa.. narenciye bahçesi..

güneş daha doğmamış,olmasına rağmen.. hava öyle sıcak...öylesine nemliydi ki.. ..


ama benim ,içim bomboş olduğundan.. hiç birşey düşünemiyordum.. hissizleşmiştim adeta..
eğer babam bir an gecikseydi.. şimdi ölmüş olacaktım.. ürperdim birden..
yaptığım şeyin tehlikesini ,yeni fark ediyordum.. demek boş diye ..dolu fişeği almıştım..

yan gözle babama baktım...direksiyonu kıracakmışcasına tutuyor..

hiç konuşmadı ,bana bakmadı bile..  kesin şekeri yükseldi de.. acaba işe yarayacak mıydı,saçma hareketim..

 portakal çiçeklerinin kokusunu içime çektim..çiftliğe girdiğimizde...
arabanın yanında
 havlayarak koşan köpeklerimiz babama,sevgi  gösterisi yapıyorlardı sanki..



pamuk toplamaya gelen işçiler .. uzun masaların etrafına sıralanmış..  kahvaltı ediyorlardı...

hamza kahya ,geniş avluda.. karşıladı bizi...
arabadan indiğimizde...

---- hoşgeldin beyim... irem kızım, sen de hoşgeldin... şimdi ,pamuk toplamaya gidiyorduk bizde...


ah---( köpeklerin başlarını okşadı önce..sonra...beni göstererek.. ) hamzaa.. sana işçi getirdim.. diğerleri ne yapıyorsa, o da yapacak..
 bir oda ver ,aşağıda...hiç ayrıcalığı yok..anladın mı...

---- ama.. beyim..
ir--- (gülerek ) boşver hamza amca.. (elimle sıra sıra odaları gösterdim) ..burada kalırım ben... tarlaya  gidilecekse..üstümü değişeyim...

yürüyüp, gıcırdayarak açılan tahta kapıyı iterek içeri girdim...


bir yatak.. bir dolap vardı içeride..
yan tarafta ki, kapıyı görünce..
"iyi bari banyo içerideymiş.. yoksa yanmıştım..  "polyanna gibi hissettim birden kendimi..ama yılmak yoktu ..

çantamı dolaba koyarken..
oda kapısının açılınca..  kafamı çevirdim...

hamza kahyanın kızı ..güllü ,elinde şalvarla içeri girdi..
aynı yaştaydık onunla...sarıldık...

gü---kız ,iremm.. ne oldu ,babam götür bunu dedi de.. niye geldin sen....

ir---- (aldım şalvarı elinden... pantolonumun üstüne giyerken... ) babam ,ceza verdi de bana...
sen nasılsın...

gü---- (şaşırmış bakıyordu) ..ahmet amca mı..ne yaptın kız.. öyle kızgındı ki ,giderken..

ir--- (gülerek.. ) evlenmeyeceğim dedim.. ya güllü,çok sıcak..baş örtüsü getirmemişim.. ben..

gü--- veririm canım... (döndürdü beni.. ) şalvarın da, çok yakıştı kız..niye evlenmem dedin ki..

ir---okuyacağım ben.. annen nasıl..
gü--- iyi.. gel hadi.. bekliyor seni.. herkes tarlaya gidiyor.. yetişelim biz de...


....


üç yüz ,kişiyiz..yani güllü söyledi..  aynı karıncalara benziyoruz..

 tarlanın bir tarafından başladık ,pamuğu toplamaya..
topladığımızı ,çuvallara koyarak ilerliyoruz..aynı sırayla..

hava öyle sıcak ki.. pantolon da olunca, bunaldım..iyice..
kurumuş  pamuk kozaları da ,elime batıyor..

alnımdaki teri silip ,doğruldum biraz...

işçilerin çavuşumu nedir.. benim ,kim olduğumu bilmeyen birisi.. bağırdı ...

--- heyy.. seenn.. geri kalıyorsun.. çabul ol biraz.. sıcak artmadan bitirmeliyiz.. burayı...
gündeliğini keserim yoksa..

ir--- tamaaammm..

tekrar eğildim...

bir saat kadar sonra.. su dağıtılırken, içi buzlu suyla dolu kazana ..
 yaklaşmak istedim.. aceleyle..

sürülmüş.. kuru toprakta adım atarken ,ayağımı burktum.. bu seferde..

kendi kendime söylenirken..
oturdum yere.. bileğimi ovuyorum... bir yandan da ağlamayacağım diyorum...

örtünün altından, dışarı çıkmış saçlarımı toplamak için .. örtüyü tekrar bağladım...
,
uzun simsiyah saçlarım.. hiç bu kadar fuzuli görünmemişti,bana..
. aralarından akan terler ,boynuma sızıyordu..
zaten, sırtımda kuru yer kalmamıştı ki..


çavuşun sesi yine duyuldu...

---- iş başınaaaaa..

bileğimin ağrımasına rağmen, kalktım... yanımda ki.. kadına..

ir--- bu kim..
--- azrail.. yenisin galiba.. tanımadığına göre..

ir--- (güldüm... )evet.. yeniyim..
---- acemisin ve buraya ait olmadığın belli.. kızım şifi tut da ,pamuğu öyle çek içinden.. elin
de acımaz.. pamuk da kozada kalmaz..
ir--- hımm anladım.. sağol..
---- dur,kıpırdama üstünde akrep yürüyor...


ir--- (bağırarak... )neee.. hani nerede...
--- (elinde ki ,akrebi göstererek.. ) aldım.. bak..

****

iki saat daha, çalıştıktan sonra.. güneş ortalığı yakarken..
öğle yemeği için..çiftliğe doğru yürüyorduk...
tarla sınırında, masaların üstüne branda gölgelik yapılmış..  orada yiyecekmişiz.. işçiler konuşurlarken duydum..
güllü de, önce gideceğim.. demişti.. keşke yanımda olsaydı..
tabi ben topallıyorum resmen..
başıma güneş geçmiş, bayılacak hale gelmiştim ..açlıktan...

herkes ilerledi.. ama ben ağrıdan..gidemiyorum ki..
doğal su kanalın kıyısında ..bir ağacın gölgesine oturdum..

elimi yüzümü yıkadım..örtüyü çıkarıp ,başımı ıslattım...
 şalvarı olabildiğince,çekiştirip.... ayaklarımı soktum..suya..

biraz iyi geldi.. başımın altına ellerimi koyup yattım , otların üstüne..
midemin gurultusunu ,duyuyorum.. zorunlu diyetteyim yani..
hiç çok zayıf olamadım.. balık eti derler ya..işte öyleyim...
zayıflamak için, geçen sene diyetisyene gittiğim aklıma geldi..
traji komik halime..  içimden gülmek geliyor da, halim yok..

gözlerimi açtığımda.. havanın kararmış olduğunu gördüm..

köpeklerin ,uzaktan gelen.. havlama seslerini duyunca doğruldum..
ir--- kahretsin.. bayıldım mı nedir.. gece olmuş..

ayağa kalktım.. sekiyorum yine...şişmiş bileğim..

bir sopa buldum.. ona tutunarak adım atmaya çalışıyorum.. etrafıma bakındım..
çiftliğin ışıkları ..o kadar uzak görünüyor ki bana...

bir kaç adımdan sonra,çaresizce oturdum tekrar..
 farkında değilim.. ağlıyormuşum..ağzıma tuz tadı gelince anladım..


iki, üç denemeden sonra... toprak yola kadar geldim.. ama perişanım,toz toprak her yanım...


yıldızlı  ve kapkaranlık bir gece...
başımı,gökyüzüne  kaldırdım...deli gibi bağırıyorum....

ir--- okuyacağım işte.. okuyacağım... ne yaparsan yap.. yıldıramazsın beni...

--- sen bilirsin.. tabi..

ödüm koptu....

ir--- kim var orada..

---- asıl sen kimsin, bu vakitte burada ne arıyorsun... okuluna gitsene..madem.

atın üstünde oturan heybetli bir adam ..yanıma kadar gelmişte ,ben duymamışım..

ir--- korkuttunuz beni.. bileğimi burktum.. ahmet beyin çiftliğine gitmeye çalışıyorum... ben, ben.. işçiyim..

çevik bir atlayışla ,indi atından.. yine de uzun boylu...

eğildi ..dişlerini seçebiliyorum sadece..


--- bakabilir miyim...
ir--- niye, doktor musun sen.. yürüyemiyorum ve şiş...işte..
sana zahmet ,hamza kahyaya haber versen...
--- ata binebilirsen.. götürürüm..
ir--- binerim..

---- iyi gel bakalım..
kalktım ,sopaya tutunarak.. atı yaklaştırdı.. binmeme yardım etti..
kendisi de, binecekken ...
ir--- dur..
--- niye..yürü demeyeceksin değil mi..

ir--- binmen.. uygun olmaz.. 
--- allah allah... kimsin sen.. ki, uygun olmayacak.. sana ne yapacağımı düşünüyorsun...
delimisin sen.. kim ,sanıyorsun beni..

ir--- bilmeemm.. kimsin..tanımadığım için binme diyorum ya...
--- hah hah hah... tanışalım öyleyse.. adın ne...

ir--- sana  ne...adımdan.. bu yakınlarda oturuyorsun sanırım.. gönderirim atını merak etme..
çok acıktım,ağrım var.. oyalama beni .. hamza kahya getirir tamam mı..

--- iyi.. gidebiliyorsan git hadi...

ir--- sağol..

yuları tutup.. topuklarımı, atın karnına doğru bastırdım... 

ne kadar uğraştıysam,at yürümüyor bir türlü...
 adam da.. keyifle.. ıslık çalıyor ..sinir şey..

ir--- yaaaa... yürüüü..(adama döndüm.. )ne yaptığını sanıyorsun sen...
---- birşey yapmıyorum.. o benim atım.. binmezsem gitmez..

ir--- (tüm sinirim ,üstümde zaten... tek şey hatırlıyorum.. ) götür beni..

Hiç yorum yok: